Sayfalar

3 Şubat 2014 Pazartesi

Mitolojik Dinlerden Semavi Dinlere Sevgilerle...

  Öncelikle belirtmekte fayda var ki Zeitgeist Movie'nin din bölümünde anlatılanları beyin süzgeçinden geçirmek gerekir. Geneli kanıtlanmış bilgiler olmasına karşın aralara az miktarda saçmalık sıkıştırılmıştır. Şahsi bir fikirdir ki gerekli bilgileri birbiriyle harmanladıktan sonra sorgulayarak cevaplar bulunabilir. Öte yandan Zeitgeist Hareketi yaklaşık on milyon üyesi olan insanların sosyal kaygıları ve genel iyilikleri için bilimsel yöntemler kullanılarak büyük bir sosyal kalkınmayı savunan dünya çapında bir harekettir. Hareketin ana hedeflerinden birisi modern küresel halkın para bazlı ekonomiden kaynak bazlı geçmesini sağlamaktır.

  İnsanların varoluşundan beri süre gelen bir şeye inanma içgüdüsü inançları doğurmuştur. Din kavramı ise insanoğlunu kontrol altında tutabilmek için atılmış en büyük yalandır. Kutsal kitaplar, peygamberler ve türevleri bu yalanı desteklemek için uydurulmuş kavramlardır. Bunların en akla yatanları günümüze kadar gelmiş olan Müslümanlık, Hristiyanlık ve Musevilik gibi dinlerdir.Bu dinlerin en enteresan ortak noktaları yakini coğrafyalarda Güneydoğu Akdeniz  dolaylarında doğmuş olmalarıdır. Kutsal bahşedilen kitaplardaki mantıksızlıklar, din uğruna yapılan savaşlar, seferler, dökülen kanlar, katliamlar, fetihler ve bu sayede genişleyen topraklar tanrı eli değildir.

  Bilindiğin gibi Müslümanlık, Hristiyanlık ve Yahudilik İbrami(Semavi) Dinlerdir. İbrahim'in büyük oğlu İsmail Müslümanların küçük oğlu İshak ise Yahudilerin atasıdır. Yani bu iki din amca çocuklarına ait birbiriyle kültür felsefe dil açısından benzeyen farklı dinlerdir. Müslümanlık Tevratın Musa'ya Tanrı tarafından vahiy edildiğini kabul eder Allah kelamıdır fakat bozulmuştur der ve Tanrının daha önce aynı soydan seçtiği elçilerine gönderdiği dinin iptal ettiğini ve son olarak yeni vahiy işlemlerine başladığını ve islamiyeti gönderdiğini öne sürerler. Bu olaylar silsilesi tamamen insani düşüncelerdir. Nasıl olur da Tanrı ''olmadı bi daha'' mantığıyla hareket edecekmiş gibi basitleştirilebilir.

 İslama göre ilk insan ve ilk peygamber kabul edilen Adem ile başlayan ilahi mesajlar Kuranın Muhammede inmesiyle son bulmuştur. Bu durum Kurandaki çelişkilerin, mantıksızlıkların ve gafların düzeltilmesini engellemiştir.
Bir kısmı için buraya göz atabilirsiniz http://allaelle.wordpress.com/2010/03/28/kuran-celiskileri/ . Kitapta dünyanın yuvarlak olduğunun bilinmediği çok açık bir şekilde bellidir. Kitap Amerika kıtasının varlığından bi'haber olunduğu aşikardır. Kitapta kölelik ve cariye reddedilmemiştir Tanrı bir kulunun başka kuluna köle olmasını, hatunları savaş ganimeti olarak alınarak cariye yapılmasını meşru kılmıştır. Kadınlar 2. sınıf insandır ve kadınlardan peygamber çıkmamaktadır. Muhammed 13 evlilik yapmıştır 2. eşi Ebubekirin 7 yaşındaki kızı Ayşe'dir. Cennette huriler vaadedilmektedir müminlerin istediğine erişebileceği söylenmektedir. Cennet her yerin yemyeşil olduğu akarsuların aktığı binbir meyve ağaçlarının olduğu bahçeler olarak betimlenirken cehennem ateşler içinde yanacağımız yerdir. Arap Yarımadasının kışın minimum 25 yazın 45 derece olduğunu düşününce en büyük işkence hayatları boyunca güneş altında kavurucu çöl sıcaklarıyla yanmalarıdır. Hayatı boyunca çölde kavrulan Araplar akarsu yeşillik meyve ağacı kavramlarını sadece serap olarak görebilmektedirler ve bu yer onlara verilebilecek en büyük vaadtir. O dönemlerde bir Arapı bayıltmak suretiyle alıp Karedenize getirip ayıltsaydınız kendini cennette sanardı. Evrensel değildir herkesin için ortak değerleri taşımaz tüm insanlığa göre hazırlanmamıştır kutuplarda 6 ay gündüz 6 ay gece olduğunu göz önüne alırsak nasıl oruç tutması gerektiği muammadır yaklaşık 6 ay aç kalmalıdır.İlerleyen bilim ve teknolojiye cevap verememektedir toprağın altında yatan dinazorları kitap değil Arkeoloji Bilimi belirtmiştir. Çünkü Çöl Şairleri  toprağınaltında ne olduğunu bilmiyordu. Tanrının göklerde olduğu yazar çünkü o dönemin şartlarında gökyüzü ulaşılması imkansız olan yerdi. Kuran günümüzün anayasa kitabı, bizim her hareketimizi gözetlediği söylenen melekler ise günümüzün güvenlik kameralarıdır. Amaç insanı korkuyla ve bir çıkar gözeterek ve sürekli izlendiğini öne sürerek kontrolaltında tutmaktır. Kuran Ademden geldiğimizi ileri sürmektedir Ademin M.Ö 7000 ile 9000 arası bir yerlerde yaşadığını düşünürsek Alp Dağlarında buz kalıbının içinde bulunan M.Ö 15000 yılına ait insan kemiği nedir, M.Ö 12000 yılına ait yerleşim yerini laz müteahhitler mi yapıp gömdü, Amerika kıtası keşfedildiğinde orada zaten varolan insanları daha öncesinde Rus mafyası mı kaçırıp oraya bıraktı, düşünmekte fayda var.

  Günümüzde astroloji hakkında öğrendiğimiz bilgilerin büyük bir bölümünü Mısırlılardan öğrendik ve bir çoğunun ilerisine bile gidemedik.Onlar için Güneş kutsaldı.Çünkü tek yaşam kaynağıydı. Ekinler onun sayesinde yetişip, yeryüzü onun sayesinde aydınlanıyordu. Arpa ve buğday en önemli besin kaynağıydı. Adamlar bunlardan bira ve ekmek yapıyorlardı (M.Ö. 5000). Bu yüzden daimi bir şekilde güneşi tanrısallaştırarak farklı isimler koydular.Bunların en dikkat çekicisi  Horus'tur(M.Ö 3000). O dönemlerde Horus çok fenomen olmuştur. Kötülük ve karanlığın tanrısı Set ile aralarında her gün doğumu ve batımında duello olmaktadır. Horus kazanınca güneş doğmakta Set kazanınca karanlık çökmektedir. Farklı uygarlıklarda Horus'u benimsediler ve sadece isim değişiklikleriyle kendi Tanrı - Tanrıça - Mesih vb. ilahi sembollerini oluşturdular.



Bu sembollerin orjinali olan Horus  Osiris ve İsis 'den gelmiştir fakat Baba Osiris'in ölümünden sonra meydana gelmiştir. İsis için bakire denmesinin sebebi Horus'un babasız, ilişki olmadan, sperm yokken kendiliğinden doğduğuna inanılmasıdır. Horus'un doğumu 25 Aralıkta doğuda bir yıldız ile müjdelenmiş  ve üç kral yıldızı takip edip onu bulmuştur. Horus 12 yaşında öğretmen olmuş ve 30 yaşında ise Anup tarafından vaftiz edilip görevine başlamıştır. Horus'un 12 havarisi vardır ve sürekli onlarla yolculuk ederek mucizelerini göstermiştir.(Ölüleri diriltmek, hastaları iyileştirmek, suda yürümek vs.)


   İnsanlık tarihinin en eski kavramsal işaretlerinden biri olan Zodiac Çaprazı Güneşin, bir yıllık süreç içerisinde 12 büyük takımyıldızı içinden geçişini tasvir eder. Horus Güneşin Tanrılaştırılmış hali olduğu için 12 takımyıldızı havaris olarak karakterize edilmiştir.

    Nötr bir kafayla bakılınca bakire Meryem'den 25 Aralıkta dünyaya gelen 12 yaşında çocuk öğretmen olan 30 yaşına gelince John tarafından vaftiz edilerek 12 havarisi eşliğinde yolculuğa başlayan İsa tamamen bir hayal ürünü ve kolpalık abidesidir. İsa'nın doğum yeri olarak kabul edilen  şu an Batı Şeria'da bir kent olan Beytüllahim o dönemlere Roma İmparatorluğunun Yahudiye eyaletine bağlı bi yer olarak tasfir edilmiştir fakat Beytüllahim aslında bir yıldız takımının adıdır.. 
          Gelelim çarmıha gerilme, 3 gün ölü kalıp dirilerek göğe yükselme hikayelerine. Bu hikayede gerçekleşen olay güneşin ölümüdür.  Aynı hadiseler Horus'un başına Isa'dan yaklaşık 3000 yıl önce gelmiştir ve tamamen 25 Aralıktaki yani kış gündönümündeki bir olaydan ibarettir. Yaz gündönümünden kış gündönümüne kadar günler kısalır ve soğur. Kuzey yarımküreden bakıldığında güneş güneye doğru hareket eder ve gittikçe küçülerek silikleşir. Günlerin kısalması ve kış gündönümüne doğru hasat zamanının gelmesi, antik medeniyetlerde ölümü temsil ediyordu. Bu, güneşin ölümüydü. 22 aralık'ta güneşin yok olduğu en belirgin şekilde görülür. Güneş 6 ay boyunca güneye doğru hareket eder ve o gün, ufuktaki en düşük noktasına ulaşır. İşte burada ilginç bir olay olur: güneşin güneye doğru hareketi 3 gün boyunca durur, bu 3 günlük beklemeden sonra güneş, haç şeklindeki güney takımyıldızının üzerinde yeniden yükselmeye başlar. 25 aralık'ta gerçekleşen bu olaydan sonra güneş, bu sefer kuzeye doğru 1 derece hareket eder, günler uzamaya ve ısınmaya başlar, bahar gelir. İşte bu yüzden, "güneş haç üzerinde öldü, 3 gün ölü kaldı ve tekrar dirildi" denir. Bu yüzden  İsa ve diğer sayısız güneş tanrısı aynı haç, 3 günlük ölüm ve yeniden diriliş temalarını paylaşır, düşünmekte fayda var.

Ayrıca şunu da bilmek gerekir ki M.Ö 500 VE M.S 500 yılları arasında Güney Akdeniz'de yaşamış binlerce tarihçiden hiç biri o dönemlere ait yazılarında İsa'dan bahsetmemiştir. Tek tarihçi İsa'yı anlatmıştır ve bir zamanlar kanıt olarak gösterilmekteydi. Ne yazık ki o bahsi geçen yazıların da düzmece olduğu anlaşılmıştır. 

Musa ve musevilik inancına gelince o da kolpalıkta sınır tanımamaktadır. Musa doğduğu sırada İsrailoğulları Mısır kölesiydi ve kurtulmak için ata toprağı olan Kenan Diyarına gitmek istiyorlardı. Kuran ve Tevratta denilene göre Firavun gördüğü bir rüya üzerine İsrailoğullarından doğan her erkek çocuğun öldürülmesini emretti. Musa bu sırada doğdu ve Kur'ana göre Musa'nın annesine: "Çocuğu emzir, başına geleceklerden korktuğun zaman onu suya (Nil'e) bırak. Korkma, üzülme. Biz şüphesiz onu sana döndüreceğiz ve peygamber yapacağız" denmiştir. Bunun üzerine annesi Musa'yı hasır bir sepetin içinde nehre bırakmıştır. Kurana göre Firavunun karısı Tevrata göre ise Firavunun kızı onu bulmuş saraya alarak kendisi yetiştirmiştir.  Bu sepetteki bebek olayında M.Ö 2250 civarlarında yazılmış olan Akkadlı Sargon Efsanesi prototip olarak kullanılmıştır. Akkadlı Sargon doğunca öldürülmesinden korkulduğu için hasır bir sepetle nehre bırakılmış ve bir kraliyet kadını olan Akki tarafından bulunup sarayda yetiştirilmiştir.
Tanrının bir dağda peygamberine kanunları iletme teması çok daha eskilere dayanır. Hindistan'da Manou büyük kanun koyucu görevindeyken, Girit'te Minos'a Dicta Dağında Zeus tarafından kutsal kanunlar gönderilmiş ve son olarak Mısır'da Mises Tanrının ona verdiği taş tabletlere yazılmış kanunları taşırmış. İsim benzerlikleri bile çok kolpaca; Manou - Minos - Mises - Moses(Musa)...
Musa'nın Tanrı tarafından gönderildi dediği 10 Emir'e gelince Mısırlıların tanrılarından af dilemek için sundukları Ölüm Kitabının 125. bölümünden alınmıştır. Ölüm Kitabında yazan ''Çalmadım'' mısrası ''Çalmayacaksın'', ''Öldürmedim'' mısrası ''Öldürmeyeceksin'', ''Yalan Söylemedim'' mısrası ise ''Yalan Yere Şahitlik Etmeyeceksin'' olarak çevrilmiştir, düşünmekte fayda var. 
 Düşünmekten ve sorgulamaktan korkmamalı, dünyaya sınav için gönderildiğimizi düşünenlere tepesinden geçen uçağa ok atıp vurmaya çalışan insanlıktan haberi olmayan yamyamlar ne olacak, Arap Yarımadasında doğan bebeğin ayrıcalığı nedir(Müslüman doğmuştur), İskandinav Yarımadasında doğan bebeğin suçu nedir(Hristiyan doğmuştur) diye sormalı. Sınanmaya gönderildiği iddaa edilen kimi can daha doğmadan kimi can kundakta kimi can 3 haneli sayıları bulunca çıkmaktadır bu nasıl bir çelişkidir. Tek tanrılı dinler olmadan önce mitolojik dinlere, güneşe, havaya, suya, ateşe tapan çağlar boyu yaşayan insanlar ne olacaktır Tanrı dinlerini göndermek için neyi beklemiştir. Nerden baksan tutarsızlık nerden baksan ahmakça. En doğru ifadeyle Tanrının ne olduğunu bilmiyorum ama ne olmadığını biliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder